Stuttgart Seyahatnâmesi

Başlangıç » Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ilişkiler » Heba – Hasan Ali Toptaş

Heba – Hasan Ali Toptaş

Son Yorumlar

20191006_163442.jpg

“İşte her adımda büyüyen ve içimde karanlık bir kuş sürüsü gibi gezinip duran bu korkuyla birlikte o gün caddelerden geçerek meyhanenin kapısına vardım sonunda.” (sf.33)

 

Heba, bireyin iç sesini takip ettikçe toplumun en acı gerçekliğine vardığı hüzünlü bir serüven. Dışarıdan baktığımız solgun yüzler, silik duruşlar, düşük omuzlar, sessiz ama tedirgin bakışlar, hayat neşesini kaybetmiş onca insan, tüm bu yılgın işaretlerin sebeplerini tahmin etmeye çalışırız da esas nedeniyle yüzleşmekten çekinir, sorgulamayı erteleriz belki. Artık nihayeti değişmeyecek, gidenin ansızın bizi yapayalnız bıraktığı bir an için, konuşmanın veya kalabalıklara karışmanın bir anlamı olmadığı, heba olmuş, çaresiz ümitsizlik üstüne yazılmış bu kitap. 2013’te İletişim Yayınlarından çıkan ‘Heba’, 308 sayfa ile Toptaş’ın en kalın eserini  oluşturuyor. 

 

Baş karakter Ziya, büyük şehirden kaçıp daha önce herhangi bir bağının olmadığı bir köye yerleşir. Askerlik arkadaşı Kenan, köyde Ziya’ya kol kanat gerecektir. Sınır karakollarında müsademe altında geçen zorlu nöbetler, Suriye’ye nazır Akçakale, Viranşehir, Suruç hattında olan biten ne varsa tüm teferruatıyla gözlerimizin önünde canlanacak. Köyde ise beklenmedik olaylar peşi sıra toptan heba olacak hayatları resmedecek. Toplumun felaketi olan terörün, bireyi toplumdan ayırdığı anda, bireyin içine düştüğü yalnızlığın nasıl daha feci bir cellada dönüşebileceğini gösteriyor Toptaş. 

 

“İnsan doğal yapısı gereği toplumsaldır” diyen Aristo’nun “Zaruret Toplumu”na atıfta bulunarak, insanın içine düştüğü ümitsizlikten yine toplumun içinden bir dala tutunarak huzura erebileceğini Ziya’ya anımsatmak isterdim. Kentten köye ters göçün teşvikiyle bu türden bir yalnızlaştırılmayı, tecridi kabul etmek mümkün değil. 

 

Toptaş’ın kelimeleri ustalıkla etkili bir biçimde işleyişi, bu karamsar ruh hallerinin tasviri arasında, Anadolunun kırsalında duymaya âşinâ olduğumuz günlük konuşmada yaygın küfürlerin âniden okuyucuyu sıçratıp ayıltmasıydı. Kâh sinkaflı metinin gerekliliğini sorguladım kâh anneannemlerin köy hayatını anımsayıp epey güldüm. Yanı sıra eserin bütününde merak örgüsü pek sık kullanılmasa da metinde sürekli kopmalar olmadan okuyabildim. 

 

20191006_155500.jpg


Yorum bırakın