Her sabah sıkış tepiş bindiğimiz otobüste, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir bekleme kuyruğunda, boynumuzu ağrıtan avucumuzdaki dijital dünyada uyuşup aynı anda birçok yerde olamamanın telaşıyla kilitli kalırız. Bu âlemdeki varlığımız (Dasein), toplumdaki yerimiz, kendilik bilincimiz gibi sorular zihnimizi kurcalar, belki ahşap parlak cilâlı bir masanın çatlak yüzeyinde gezen elimize kıymık olur batar bu dünyanın ağrısı (Weltschmerz). Bu bir düşünce çatlağıdır, batan kıymığı çıkarmak, bu ağrıyı azaltmak ve kendi sahiciliğimizi ararken notlar alırız.
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Yaradanın kelimeleri yazmakla tükenmez..” Daha iyisi yazarak çoğalacak, dermân olacak, o bilgelik kadehinin peşine düşeceğiz. Sabah ülkelerinden akşam ülkelerine kaçan göçmen kuşların biri, uçmuş uçmuş Stuttgart’a konmuş. Buradan görüp duydukları, gezip okuduklarıyla derlenecek Stuttgart Seyahatnâmesi’nde, uğraklar çoĝunlukla güncel olmayan yeni fikirlere açık yazılar, tercüme denemeleri ve kitap yorumları bulacak. füge eine weitere Seite hinzu.
Stuttgart Seyahatnâmesi 